Yazmasam Ne Olurdu?

Mustafa Gerdan
Türkçe Yayın

--

Yazan biri olarak yazmasaydım ne olurdu diye sorguladım. Geçen yıllar içinde tüm düşünce ve fikirlerimi yazmasam ne kaybederdim? Ya da neleri kazanamamış olurdum? Dahası sadece ben değil, benim yazılarımı okuyan insanlar ne kaybederdi? Sonuçta bir filozof ya da bilim insanı değilim. Hayatın sırrını vermiyorum. O zaman ne diye yazıyorum? Yazmasam ne olurdu?

Öncelikle sadece blog yazmak değil, yapılacaklar listesi yazmanın bile sayısız faydasını gördüm diyebilirim. Aklımda dönüp duran işleri, fikirleri ve düşünceleri kağıda dökünce artık onları unutacağım veya hatırlamazsam nelere mâl olacağı endişesinden kurtulur oldum. Bu da zihin sağlığım için yıllar içerisinde hatrı sayılır bir artı oldu benim için. Kafasında bin tilki dönen biri olarak kuyrukları birbirine dolaştırmıyorsam bunu yazmaya borçluyum diyebilirim. Bu noktada kullandığım araçların desteği de yadsınamaz. Wunderlist, Trello, Jira, kağıt, kalem… Evet, zihin sağlığı için yazmak birebir diyebilirim.

Öte yandan yazdıklarım benim kim olduğuma dair açık bir kitap gibi. Yakın ve uzak çevremin iç dünyamı bilmesine imkan sağlıyor. Bu da insanların benden uzak durması bir yana, bana yakınlaşmalarına davetiye veriyor. Hiç tanımadığım insanlar bana özelden yazarak kırk yıllık arkadaşım gibi konuşabiliyor. Bu da sosyal bir varlık olarak iletişim ihtiyacımı bir hayli karşılıyor.

İletişime geçtiğim insanlar benim sosyal çevremi oluşturuyor ve bu sayede hem kişisel hem de iş odaklı faydalar sağlıyorum. Bir yazımı okuyup benimle iletişime geçen insanlarla yıllardır iş yaptığım vakîdir. Onların yakın çevresinden insanlarla tanışıp arkadaş olmuşluğum da. Ailecek tanıştıklarım, düğününe gittiklerim vs… Dolayısıyla sizinle benzer düşünce yapısına sahip sosyal çevre oluşturmak istiyorsanız yazmak güzel bir eylem.

İngilizce çok beğendiğim bir kelime var, ‘articulation’. Türkçesi artikülasyon. Zihin kıvrımlarımın düşüncelerimi birbirine eklemleyip bir şey meydana getirme gücü diyebiliriz. Bunu da yazmaya borçluyum. Nasıl düşüneceğim, düşüncelerimi nasıl bir araya getireceğim, bunu yaparken nasıl bir kurgu kullanacağım gibi bir eklemleme operasyonu yazmanın bana sağladığı faydalardan.

Devamlı işe alım yapan birisi olsam mutlaka işe alacağım insanları yazan insanlardan seçerdim. Öncelikle bu insanların içlerini dışa vurmada beis görmeyen dürüst insanlar olduğunu düşünürüm. Yazmayan insana güvenemem ben, içinde ne var bilemem. İnsan konuşurken karşısındakinin o anki tepkisine göre evirip çevirebilir düşüncelerini. Ama yazarken öyle değildir. Akıp gider düşünceler ve çoğu yazan insan yazdıklarını silmek istemez. Düşündüklerine çok değer atfeder zira. Kısacası yazan insanlara farkında olunmasa da toplum içinde daha fazla güvenildiğini düşünüyorum. Tez konusu olabilecek bir alan ve araştırmaya değer bence.

Birçok insan yazmaya onaylanma ihtiyacıyla başlar. Aklında bir şeyler vardır ve onları serişte edip insanlardan onay almak ister. Bu da insanî bir ihtiyaçtır ve ben bunu olumsuz görenlerden değilim. Zira insan düşüncelerine onay aldığı insanlarla bir arada olmaktan mutluluk duyar. O zaman mutlu olmak için yazmak gerekiyor diyebilir miyiz? Bence evet. Sırf onaylanmak için yazmayı doğru bulmam ama yazdıklarınızla onaylanmanın verdiği keyfi de görmezden gelmeye çalışın diyemem.

Daha birçok faydasını sayabilirim yazmanın ama sanırım dikkatler dağılmaya başladı. Bu da geçmişte yazdıklarımın son paragraflarına pek tepki gelmemesi üzerine öğrendiğim birşey. İnsanlara bir şeyler anlatmak istiyorsanız en önemli olanları önce anlatmak en doğrusudur.

Sen yazmasan ne olurdu? Ya da yazmadığın için bugüne kadar ne kazandın? Buraya kadar okuyabildiysen yorumlarda paylaşmayı unutma, sosyalleşelim!

--

--